Yılanlar - Serpentes

  1. Anasayfa
  2. Yılanlar - Serpentes

Yılanlar - Serpentes

Yılanlar en büyük sürüngen grubudur. Gezegenimizde 2750’den fazla farklı yılan türü vardır.

Yılanlar çeşitli kara ve su habitatlarında yaşarlar. En bol ve en büyük yılanlar, yağmur ormanları gibi tropikal iklimlerde görülür.

Yılanlar, hayatta kalamayacakları kadar soğuk olan Antarktika dışında dünyanın her kıtasında yayılmıştır. Ayrıca Hawaii, İzlanda, İrlanda veya Yeni Zelanda'ya özgü yılanlar da yoktur.

YILANLARIN ÖZELLİKLERİ

Yılanlar, derilerini kaplayan pullarla uzun, dar bir gövdeye sahiptirler. Yılanların göz kapakları, dış kulak açıklıkları ve bacakları yoktur. Ancak boa yılanları ve pitonlar gibi birkaç yılanın, kavramak için kullandığı "anal mahmuzlar" olarak bilinen küçük, pençeli parmaklar olan körelmiş arka ayak benzeri yapıları vardır. 

Yılanlar büyüdükçe eski derilerini ve gözlerini düzenli olarak kapatan deriyi değiştirirler. Diğer sürüngenler gibi yılanlar da soğukkanlıdır.

Yılanlar milyonlarca yıldır çevremizde yaşamaktadır. Dinozor dönemlerinde de yılanlar vardı, dinozorlara kıyasla çok modern sürüngenlerdi. Yılanlar ilk olarak geç Kretase Dönemi'nde (yaklaşık 146 milyon yıl önce), dinozorların sonlarına doğru ortaya çıktı. Böylece, Tyrannosaurus Rex ve Triceratops gibi geç dinozorlar, ilk yılanlar evrimleştiğinde buralardaydı. 

Tüm yılanların 1/3'inden azı zehirlidir ve 300'den azı insanlar için ölümcül olabilir.

Brahminy kör yılanları, 5 cm uzunluklarıyla dünyadaki en küçük yılanlardır. Anakonda muhtemelen dünyanın en büyük yılanı olup 12 metre gibi büyük uzunluklara ulaşabilir.

Yılanlar; su, ormanlar, çöller ve çayırlar dâhil olmak üzere birçok habitatta yaşarlar.

Çoğu sürüngen gibi yılanlar da ektotermlerdir, bu da kendi vücut sıcaklıklarını düzenlemeleri gerektiği anlamına gelir. 

Yılanlar kendilerini ısıtmak için güneşlenirler ve serinlemek için gölgelere saklanırlar. Kış aylarında kış uykusuna yatan sürüngenlerdir.

DUYULARI

Birçok yılanın görünüşü dikkat çekici değildir fakat onlar her türlü hareketleri algılayabilir (ortama kamufle özellikleriden bahsediyoruz ve yılanlar doğal bir kamuflaj ustasıdır). Asya asma yılanı gibi bazı yılanlar dürbün görüşüne sahiptir (her iki gözün birlikte kullanıldığı bilinmektedir). Birçok yılan türünde gözlerini karşıdaki nesneye odaklamak için göz mercekleri göz küresi içerisinde ileri geri hareket eder. Gözlerine ek olarak, bazı yılanlar (çukur yılanları, pitonlar ve bazı boalar), burun deliği ile göz arasındaki derin oluklarda, yayılan ısıyı algılayabilmelerini sağlayan kızılötesi duyarlı reseptörlere sahiptir.

Yılanların dış kulakları yoktur ancak sesi "koklea"ya odaklayan başın her iki tarafında derinin altında 'kuadrat' adı verilen bir kemiği vardır. İşitme duyuları en çok 200-300 Hz civarındaki frekanslara duyarlıdır.

Bir yılan, havadaki koku parçacıklarını algılamak için çatal dilini kullanır, ardından bunları inceleme için ağızına yakın "jacobson" organına (bir duyu organı) geçirir. Dildeki çatal, yılana bir tür yönlü koku hissi verir. Vücudun yer yüzeyiyle doğrudan temas hâlinde olan kısımlarının tamamı titreşime çok duyarlıdır. Bu nedenle bir yılan yaklaşan diğer hayvanları ve tehlikeyi her yönden algılayabilir.

BESLENME

Tüm yılanlar etoburdur (et yiyiciler). Yılanlar kemirgenleri ve diğer memelileri, kuşları, sürüngenleri, balıkları, amfibileri, böcekleri ve yumurtaları yerler. Ppotansiyel avın sıcak mı yoksa soğukkanlı mı olduğunu hissedebilirler. Bazı türlerin diyetlerini yılanların oluşturduğu da bilinmektedir. Zehirli olan yılan türleri (kobralar, engerek ve çıngıraklı yılanlar gibi) içi boş dişlerden zehir enjekte ederek avlarını öldürür veya felç eder. Zehirli yılanlardan gelen zehir, sinir sistemini felç eder, kalp ve akciğer yetmezliğine neden olur veya avlarını iç kanamaya bağlı olarak öldürür.

Boa yılanları ve anakondalar gibi bazı yılanlar avını sıkarak öldürür, yılanlar avlarını her zaman sıkmazlar, bunun yerine nefes almasını engeller ve boğarlar. Yılanlar yiyeceklerini çiğnemezler hatta parçalara ayırmazlar, yiyeceklerini sadece bütün olarak yutarlar.

Avlarını yedikten sonra sindirim esnasında hareketsiz hâle gelirler. Özellikle çok büyük avların tüketilmesinden sonra yoğun bir sindirim faaliyeti gerekir. 

Sadece düzensiz aralıklarla beslenen türlerde, enerjiden tasarruf etmek için bağırsaklar öğünler arasında yavaşlatılmış bir duruma geçer ve sindirim sistemi, av tüketiminden sonraki 48 saat içinde tam kapasiteye "yukarı regüle edilir". Sindirime o kadar çok metabolik enerji katılır ki Meksika çıngıraklı yılanı gibi türlerde vücut ısısındaki bir artış, çevre ortamına kıyasla 14 °C'ye kadar yükselir. Bu nedenle, yakın zamanda yemek yedikten sonra rahatsız olan bir yılan, algılanan tehditten kaçabilmek için avını dışarı çıkaracaktır (kusma). Bununla birlikte, rahatsız edilmediğinde sindirim süreci oldukça etkilidir, saç ve pençeler dışındaki her şeyi sindirilir ve geri kalan parçalar ürik asit atıklarıyla birlikte atılır.

Yılanların çok büyük bir hayvanı yutmaya çalışırken zaman zaman öldüğü bilinmektedir. Yılanlaeon sindirim sıvıları, çoğunlukla bitki maddesini içeren ürünleri sindiremez.

Büyük bir av, bazı yılanları uzun süre açlıktan uzak tutar. Anakondalar ve pitonlar, yiyecek bulmak zorunda kalmadan büyük avları yedikten sonra bir yıla kadar tekrar avlanmadan yaşayabilirler. Yılanlar çoğunlukla geceleri avlanır.

ÜREME

Yılanlarda üreme türler arasında değişiklik gösterir; bazıları tıpkı dinozorların yaptığı gibi yumurta bırakır, bazıları da tıpkı memeliler gibi doğurur (aslında yumurtalar anne karnında açılır ve canlı yavrular dışarı çıkar). Bazı piton türleri haricinde, yumurtalar ve yumurtadan çıkan yavrular her iki ebeveyn tarafından korunabilir.

Bazı türler yumurtacıdır ve yumurtaları yumurtadan çıkmaya neredeyse hazır olana kadar vücutlarında tutar. Son zamanlarda, yeşil anakonda gibi birkaç yılan türünün yavrularını tamamen canlı doğurduğu, yavrularını bir plasenta ve bir yumurta sarısı kesesi yoluyla beslediği, sürüngenler arasında oldukça sıra dışı bir durum olduğu doğrulanmıştır. 

Yılanların vahşi doğada 20 yıldan fazla yaşadığı düşünülmektedir ancak esaret altında bazı türler 50 yıla kadar yaşayabilrler.

KORUMA DURUMU

Yılanlar, nesli tükenmekte olan türler olarak sınıflandırılır. Ana tehditleri insanlar tarafından yollarda öldürülmek ve habitat tahribatından meydana gelmektedir.




Yazar: Ahmet TAŞÇI



Fotoğraflar : Martin Harvey-Flickr-FactPedia-livescience-Uzzal Biswas

Türkiye Yaban Hayatı

Katılma Tarihi: 2019-09-04 20:35:05